Geçtiğimiz haftalarda, BMW 520i otomobilimin evrak dosyasını düzenlerken bazı dokümanları Instagram hesabımda (@issterzi) paylaşmıştım. Oldukça beğenilen seriyi bir de burada paylaşmak ve böylece kalıcı hale getirmek istiyorum. Şimdi, yıllanmış evraklar konuşuyor;
Mehmet Bey’e ait olan otomobil her yıl Almanya-Türkiye arasında kullanıldı ve yurda her gelişinde dönemin yetkili servislerinden Ankara Ülkü Ticaret’te servise girdi.
8 Şubat 1991: Mehmet Bey otomobilini bedelsiz ithal etti. Yani şahsi malını Türkiye’ye getirdi ve plakalandırdı.
6 Kasım 1991: Mehmet Bey otomobilini sattı. Böylece sahipler listesindeki ilk İsmail olma şansım sona erdi. Neyse, zaten o sıralar bezli bir bebektim.
13 Ocak 1993: İsmail Bey otomobili 138 milyon TL karşılığında Mustafa Bey’e devretti.
İş adresine bakacak olursak, Mustafa Bey havalı biri…
21 Şubat 1997: Mustafa Bey otomobili Günlü ailesinin annesi Rukiye Hanım’a devretti. 865 milyon TL’lik satış fiyatı o dönem ülkedeki enflasyon hakkında bir şeyler söylüyor.
Kırmızı otomobil 2006 yılına kadar Günlü ailesinin reisi rahmetli Mehmet Bey’e hizmet etti. Mehmet Bey otomobilini üstteki apartmanın önündeki kırmızı otomobilin yerine park eder ve hemen arkadaki pencereden ona ‘kırmızı gülüm’ diye seslenirdi. Fotoğraflar ve hatıralar Mehmet Bey’in oğlu Erdoğan Bey’den…
2006 yılında otomobilin Günlü ailesinden çıkışıyla birlikte dokümantasyon sona erse de dosyada birçok ilgi çekici evrak/pul mevcut. Bazılarını paylaşıyorum;
Tüm evrakları temizleyip düzenlemek son zamanlarda yaptığım en keyifli şeydi. Tamamı poşet dosyalara yerleştirilip kronolojik sıralandı ve bu arşive yakışacak bir klasörle, yıllara dayanıklı hale getirildi;
Atatürk Havalimanı’nın güney çerçevesi olan Eski Havaalanı Caddesi’nde bir gece yarısı. Monokrom gökyüzünde asılı bulut kümelerinin yüksek kontrastlı dokusu, bir kararsız yağmurla, yeryüzüne temas ediyor. Üzerinde inlerle cinlerin top oynadığı […]
Datça’da pırıl pırıl bir sabah. Çoğu tatil beldesinin kilitli taştan yollarına, trafik ışıklarına, yaya geçitlerine sinmiş olan tatil rehaveti Datça’ya uğramamış gibi görünüyor. Böyle hissetmemin nedeni, işe yetişme gayretinde olan […]
Güzel ülkemde ve Kıta Avrupası’nda bu zamana kadar yaptığım sürüşlerin gösterdikleri ve düşündürdükleri arasında haritalar mühim bir yer tutuyor. Seyahatlerimde, haritadaki kaskatı siyasi çizgilerin coğrafya tarafından kale alınmayışına şahit olup […]
“Sen hiç duymadın mı? Buralarda haftada iki defa yağmur olur. Biri üç gün sürer, diğeri dört,” diyor petrol istasyonunun market görevlisi. Kasanın hemen üzerindeki eli sabırsızlıkla sonraki fişi bekliyor. Yüzündeki […]
Demir yolu geçidinin bariyeri aşağı iniyor. Ayağımı gazdan çekiyorum. Otomobilin durması için ovanın sırtındaki eğim yeterli oluyor. Hemen önümdeki bariyerin boşluktaki ucu cılız bir süs bitkisi gibi hafifçe sallanıyor. Ön […]
Dört kapılı Leyla ile yaklaşık 1000km süren ilk yolculuğumun ardından bir uzun kamyoncu uykusuna dalıyorum. Günden önce uyanıp saate bakıyorum, E5 henüz kilitlenmemiş. Kalkıp dört tek espresso ile aydınlandıktan sonra […]