İçeriğe geç

İLK SERVİS: BMW 320i (E36)

Dört kapılı Leyla ile yaklaşık 1000km süren ilk yolculuğumun ardından bir uzun kamyoncu uykusuna dalıyorum. Günden önce uyanıp saate bakıyorum, E5 henüz kilitlenmemiş. Kalkıp dört tek espresso ile aydınlandıktan sonra kendimi dışarı atıyorum. Beyaz otomobilin gövdesi yol kirinden ve karanlıktan ötürü pek beyaz görünmüyor. M50 motoru soğukta uyandırıyor ve kabinde hareket edebilecek bir şeylerin olup olmadığını kontrol ettikten sonra yola çıkıyorum. Bugün merasimi seyrek, tatmin duygusu yüksek bir geleneği dört kapılı Leyla için yaşatma günü.   

Kendinizi evden uzakta, huyunu suyunu bilmediğiniz bir otomobilin içinde ve yolcu koltuğundaki taze ruhsatla bulduğunuzda tedirginlik duyabilirsiniz. Böyle zamanlarda otomobile önceki kullanıcı ya da kullanıcılar tarafından işlenmiş karakteri anlamak, güvenle eve ulaşmak ve bir şekilde yabancısı olduğunuz bir ortama adapte olmak gibi kaygılar yeşerir. Önceki deneyimler elbette yardımcı olacaktır ancak bir yere kadar. Zira modeli, tipi ve hatta donanımları aynı olsa dahi her otomobil farklıdır ki ikinci Leyla deneyimim bunu bir kez daha doğruluyor. Nitekim az evvel bahsettiğim kaygılardan dolayı 1000km’lik ilk sürüşte ağırdan almış ve Adana’dan İstanbul’a uzanan bu sürüşe cebi uzun Parliament’li bir otobüs şoförü kadar öngörülü ve ihtiyatlı davranmıştım.

Fakat bugün evdeyim. İstanbul’dayım. Geleneklerin en güzelini yaşatmak üzere Bahçeköy Orman Yolu’na doğru sürüyorum. Bu sabah otomobille ilk dinamik sürüşümü yapacak ve ilk serviste hangi parçaların ya da sistemlerin dikkate alınması gerektiğini anlamaya çalışacağım.

*

Klasik otomobiller ya da genç klasik otomobiller.

Duyguları hızla yükseltir ve ele geçirirler. Bizi kendi dönemlerine, çoğu zaman ise özlediğimiz çocukluğumuza doğru çekerler. Bu çekime girdikten sonra duygusal yönelimlerle hareket eder, ‘eski otomobiller’ için babaannemizin tasvip etmeyeceği harcamalar yaparız. Özellikle satın alma sürecinde ilgili otomobille aynı dönemin mecraları duygularımızı daha da coşturur.

E36 özelinde örneklendireyim;

Otomobilin kataloğunu açarsınız. Onlarca sanatsal film fotoğrafının arasındaki bir paragraf şöyle biter: Saf sürüş keyfinin en iyi yorumu.

Çok yıllık bir otomobil dergisine göz atarsınız ve BMW 3 Serisi incelemesinin övgü dolu yorumlarla bezendiğini görürsünüz. Bu yorumlar özellikle sürüş keyfi başlığında yoğunlaşır.

Eski Top Gear’ın YouTube’a yüklenmiş E36 incelemesine denk gelir ve şunları duyarsınız: ‘Bu otomobilin çekiciliği sürücüsüne keyif verme yeteneklerinde saklı.’

Böylece ilanlar arasında kaybolur ve kendinize uygun bulduğunuz otomobili satın alırsınız. Beklenti, otomobilin Top Gear çekimindeki kadar oturaklı ve kıvrak biçimde yol almasıdır.

Ama öyle olmaz!

Çünkü üç oksijen atomu bir araya gelince otomobiller değişir.

Şimdi biraz teknik.

*

Bildiğiniz gibi ozon gazı üç oksijen atomumun bir araya gelmesiyle oluşur. Gökyüzüne mavi rengini veren ozon, aynı zamanda bizi güneşin zararlı radyasyonlarından korur. Yeterince soluduğumuzda bizim için öldürücü olsa da atmosferin alt tabakalarındaki yoğunluğu sağlığımız için tehlike yaratmaz.

Bununla birlikte atmosferin alt tabakalarında lastiğin sertleşmesi, çatlaması ve parçalanması için yeterli miktarda ozon bulunur. Otomobilinizdeki hortumlar, kayışlar ve en önemlisi burçlar ozondan nasiplenen en kritik parçalardır. Hangi sanayide bulunduğunuza bağlı olarak burç, takoz, bushing ya da lastik olarak bilinen parçalar otomobilin gövdesindeki iki metal yapıyı bir araya getiren plastiklerdir.

Tıp bilimi ‘insan atardamarıyla aynı yaştadır’ diyor. Bu kritik bilgiden yola çıkarak şöyle bir benzetme yapabilirim;

Otomobil burçlarıyla aynı yaştadır.

Otomobilinizi ne kadar iyi korursanız koruyun ne kadar dikkatli kullanırsanız kullanın ozon görevini yapacak ve zaman içerisinde lastik parçaları sertleştirecektir. Bu da metal yüzeyler üzerindeki gerilimi artırarak metal yorgunluğu sürecini hızlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda sürüşün sert ve kelimenin tam anlamıyla ‘yaşlı’ hissettirmesine neden olacaktır.

Ülkemizdeki otomobillerin ortalama yaşının 13 olduğunu not edeyim. Ülkemizdeki ‘otomobil severlerin’ otomobili çoğunlukla bir sürüş aracından ziyade bir gösteriş aracı olarak benimsediğini de hatırlayalım. İşte bu yüzden, markası ya da modeli ne olursa olsun, bir klasik ya da genç klasik satın aldığınızda yapmanız gereken en akıllıca hareket süspansiyonları ve yürüyen aksamdaki burçları değiştirmektir. Bu operasyon için yapacağınız harcamanın karşılığında otomobilin ne kadar genç hissettireceğini ve keyifli hale geleceğini kelimelerle ifade etmek zor.

*

Bahçeköy’e vardığımda beni nasıl bir sürüşün beklediğini az çok tahmin edebiliyorum.

Orman yoluna saptıktan sonra, güzelce ısınmış M50 motorun üst devirlerini zorlamaya başlıyorum. Bu motorun torunu sayabileceğimiz ve bu motora kıyasla çok daha sofistike olan 231bg’lik M54 motoru Z3 Coupe sayesinde çok iyi tanıdığımı düşünüyorum. M50’nin çalışma karakteri ve tepkileri M54’e kıyasla daha ‘analog’ hissettiriyor. Döküm demir motor bloku ve motorla gaz pedalı arasındaki ‘fiziksel bağlantı’ bunun en önemli sebepleri.

Motor, Talha Usta’nın daha sonraki ‘sesi soluğu çok yerinde’ yorumunu hak eder biçimde sağlıklı ve iştahlı biçimde çalışıyor. M50 motor hararet yaptırmadığınız ve soğukken devirli kullanmadığınız sürece neredeyse ölümsüzdür ki beyaz otomobil bu yönüyle Zeki Bey’e teşekkür etmeme neden oluyor. Servis notlarıma ‘vanos’ yazmakla yetindiğim için memnunum.

Virajlar başladığında devri yüksek tutmayı sürdürüyor ve yürüyen aksam üzerindeki baskıyı kademeli olarak artırıyorum. Dar bir viraja üçüncü viteste yaklaşırken sertçe frene basıyor ve heel&toe ile ikinci vitese geçtikten sonra ön kısmı yönlendirmeye yelteniyorum ancak otomobil buna benim kadar istekli görünmüyor. Bana böyle düşündüren, öndeki doğal olmayan esnemeler ve gevşeklik duygusu. Zemindeki pürüzler, direksiyon ve gövde geri bildirimlerinde doğal bulmadığım etkiler yaratıyor. Dolayısıyla otomobil bir sonbahar sivrisineği gibi çevik ancak ne yapacağından tam anlamıyla emin olmayarak yol alıyor.

Amortisörler, amortisör takozları, frenajda direksiyonu huzursuz eden salıncak takozları ve viraj demir lastikleri aklıma ilk gelen parçalar oluyor. Sonra motor takozlarının da yenilenmesi gerektiğine karar veriyoruz. BMW’nin geleneksel kemikli vites geçişleri için vites kolu burcunu da listeye ekliyorum ve rotanın sonuna kadar gitme gereği duymadan geri dönerek otomobili ilk servisine bırakıyorum.

Aşağıda ilk servisin kalemlerini görebilirsiniz. Buradaki çoğu kalem ülkemizin kullanılmış otomobil kültüründe ‘servis ihtiyacı’ olarak değerlendirilmese de ben bu listeyi (ve sipariş sürecinde olan ikinci partiyi) yeni alınmış bir BMW klasiği için zorunlu görüyorum.

Servisten sonra Bahçeköy Orman Yolu’na gitme fırsatım olmadı. Sadece şu kadarını söyleyebilirim: Değişikliklerin etkisini servisten çıkmak için manevra yaparken hissetmem zor olmadı. İlk elli metredeyse Talha Usta’yı arayıp bir kez daha teşekkür edecek kadar coştum. Son olarak, merak edenler için bu servisin beş haneli bir tutara mal olduğunu da ekleyeyim.

Beyaz otomobilin ikinci servis planında vanos, bazı contalar ve arka süspansiyon mimarisindeki burçlar yer alıyor. Otomobilin mekanik canlılığı arzu ettiğim seviyeye geldiğinde sıra kabin ve boya bakımına gelecek. Sonra mı?

Sonra dört kapılı Leyla garajdaki yerini alacak ve kendisi için sarf edilen çabayı hafta sonu sürüşlerinde keyfe dönüştürecek. Çıkmak için sabırsızlandığım bu sürüşlerin notlarında buluşmak üzere.

İyi seneler.

4 replies »

  1. Uzun kaliteli sınır zorlayıcı sürüş yazısını sabırsızlıkla bekliyoruz

  2. Yine fevkalade bir yazı. O anları saniyesi saniyesine yaşatman da cabası. Bir belgesel de buluşmayı kaç göz varsa o kadar gözle bekliyorum, başarılar kardeşim👍

  3. Harika! Bende benzer işlemleri yaz ortasında satın aldığım arabam için yapmak için can atıyorum. Devamını merakla bekliyorum İsmail Bey! Selamlar.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

INSTAGRAM

Fakat… Manuel şanzımanın geleneksel ve modası geçmeyen zevki, yalnızca sürüş yapmak için yolda olduğumuz nadir zamanları neşelendiriyor.
Spor otomobilinizi kaç pedallı tercih ederdiniz?
BMW’nin ülkemize özel hazırlayıp BMW Individual kataloğuna dahil ettiği Borusan Turkish Blue (P9E) renkli ve manuel şanzımanlı M4 ile bir süredir beraberim. Türkiye’deki üç pedallı tek örnek, sorusu olan? @bmwturkiye @bmwm @bomotorsport
Manuel şanzımanlı #BMW #M4 (ülkemizdeki tek örneği) ile yağmur altındaki kuzey ormanlarında… Doğrusu, sabah sürüşleri nadiren bu kadar iyi olur! Bir sonraki videoda otomobilin çok özel renginden söz edeceğim. @bmwm @bmwturkiye @bomotorsport
Yeni MINI Countryman’in üçüncü nesli Türkiye’de. #mini #countryman
BMW 5 Serisi’nin sekiz nesli bir arada. Favoriniz hangisi ve niçin?
Hızlıca E34 M5 Touring: BMW M’in ilk steyşını. Performance Estate’in öncüsü. 1992’de bu gövde tipinin en hızlısı. Ondan nadiri neredeyse yok (456 adetle BMW M1). Ve belki de en önemlisi, elde üretilen son BMW M otomobili. Seviyorum.
Rafine otomobil nedir? Kullandığınız en rafine otomobil hangisiydi?
Birçok açıdan, sonraki M5’in habercisi: BMW i5 M60. #bmw
“Satın almanın ve satmanın gerçekliği çoğu zaman göründüğü gibi olmayabilir. Dahası, satış danışmanı, satın almada ve satmada güçlü biçimde rol oynayan psikolojik ve duygusal faktörleri göz ardı etme eğilimi taşır. Satış yapmanın bu daha az elle tutulur yanlarını gözlemlemekte başarısız olursa, bir satış danışmanı, nedenini anlamaksızın satış kaybedebilir.” diyerek başlamıştım.
BMW i5 M60 xDrive‘ın becerilerinden bir tanesi. #bmw #i5
Otomobil.

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.