İçeriğe geç

BAYBURT-OF YOLUNDA

“Sen hiç duymadın mı? Buralarda haftada iki defa yağmur olur. Biri üç gün sürer, diğeri dört,” diyor petrol istasyonunun market görevlisi. Kasanın hemen üzerindeki eli sabırsızlıkla sonraki fişi bekliyor. Yüzündeki muzır ve beklentili ifade ise az evvelki şakası karşılık bulana kadar sapasağlam yerinde kalıyor.

“Yolculuk nereye?” diye devam ediyor.

“Bayburt,” diyorum.

“Yanlış tarafa gidiyon hemşerim!”

“Of-Bayburt yolunu geçeceğim, eski yolu.”

“Sebep?”

Geçerli bir sebep bulmayı denesem de karşımdaki meraklı gözlerin yarattığı zaman baskısıyla “eski bir yol, görmek lazım,” diyerek geçiştiriyorum.

“Gör tabi gör,” diyor, alaycı bir yüzle, bir yandan fişi uzatarak.

İstasyondan ayrılıp yeniden yola koyuluyorum. Bir saatten kısa zamanda Trabzon’un Of ilçesine ulaşacağım ve D915 maceram böylece başlamış olacak.

1916-1918 Rus İşgali sırasında yöre halkının makine kullanmadan, el işçiliğiyle yaptığı D915 karayolu yetmişlere kadar alternatifsiz yol olarak kullanılmış ve Karadeniz’i Bayburt ve Erzurum’a bağlayan ana geçişlerden biri olmuştur.

Bugün büyük kısmı modernize edilmiş olan D915’in Derebaşı Virajları diye tanınan bölümü orijinalliğini koruyor. Yolun Soğanlı Dağı’nı geçen bölümündeki 13 virajdan oluşan Derebaşı Virajları dünyanın en tehlikeli yolları listelerinde muhakkak rast geleceğiniz bir parkur. İnternette yapacağınız kısa bir araştırma yolun dünyadaki ününü görmenizi sağlayacaktır.

Derebaşı Virajları’nın yapımı sırasında, yolun Bayburt’a bağlanan zirvesindeki dev kaya kütleleri çalışmaları durdurmuş fakat Ruslar “her gün bir madeni para ölçüsünce ilerlese de çalışmalar devam etsin” diye üstelemiştir. Nihayetinde güç bela aşılabilen bu bölüme ‘Demirkapı’ isminin verildiğini de ekleyeyim.

Of tabelasını geride bıraktığımda yağmur iyiden iyiye hızlanıyor ve geçitte beni neyin beklediğiyle ilgili kaygılar duymama neden oluyor. Yine de D915’i geçmek ve bu yolu emek emek var eden insanları saygıyla anmak arzum kabindeki pozitif havayı muhafaza ediyor. Henüz deniz seviyesinde olmama rağmen bulutlar hayli yakın ve karanlık. Bakalım iki bin metrenin üzerinde neler olacak?

Peki bu yolculuğa neden BMW iX3’le çıktım? Daha doğrusu neden tamamen elektrikli bir otomobille? BMW’nin tamamen elektrikli ikinci otomobili olan iX3’le daha önce İstanbul-İzmir arasında çok kez sürüş yapmış ve ‘elektrikli otomobille uzun yola çıkılır mı?’ mitinin bazı karanlık noktalarına değinmiştim. Ülkemizin batısındaki şarj istasyonu altyapısı elektrikli otomobille uzun yolculuğu normalleştirecek kadar gelişmiş durumda. Nüfus ve trafik yoğunluğuyla geriden gelen doğu illerimizdeki istasyon yaygınlığı ise tamamen elektrikli bir uzun yol macerasının etraflıca planlanmasını gerektiriyor. Tıpkı otomobilciliğin eski günlerindeki gibi. Tıpkı D915’in ulaşım ihtiyacını karşıladığı ve üzerinden yavaşça ilerleyen motorlu taşıtlara gönülsüzce yol verdiği günlerdeki gibi. Bu yolun parlak zamanlarındaki sürüşler gibi planlı ve ihtiyatlı bir sürüş yapma düşüncesi okları BMW iX3’e çevirdi diyebilirim.

Of’tan güneye saparak Trabzon’un meşhur Uzungöl’üne doğru ilerliyorum. Türkiye’nin popüler turizm merkezlerinden birisi olan Uzungöl’e kadar D915’in modern tarafını görüyor ve bölünmüş yolda çeşit çeşit ülkelerden ve şehirlerden otomobillerin trafiğinde rahatlıkla ilerliyorsunuz. Çay fabrikaları, coğrafyanın bereketi ve havanın temizliği bu bölümden aklımda kalanlar. Uzungöl sapağı geldiğinde D915’te kalıyor ve Köknar’a doğru devam ediyorum. Bu noktadan sonra trafik bir anda kesiliyor ve kendimi derin bir vadinin temiz ve kıvrımlı yollarında sürüş yaparken buluyorum. Ortam ve otomobil öyle sessiz ki vadinin dibinde yaşayan ve küçük bir barajı dolduran akarsuyun sesi kabini dolduruyor.

Köknar’dan hemen önce D915’in gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlıyor. Önce asfalt geride kalıyor, sonra soğuk kaplama. Ve daracık yolların çamurunda tırmanmaya koyuluyorum. Köy geçişleri belgesellerden derlenmiş enstantanelere dönüşüyor. Karadeniz insanı, çay tarlaları, köy evleri ve asla dinmeyen yağmur atmosferi güçlendiriyor. Ayağınızın altında kalan hemen her şeyin bulutlar tarafından gizlenmiş olması ise sürüşe gerçeküstü bir hava katıyor. Bulutların benzersiz manzaraları saklaması talihsizlik olsa da hemen dibinizdeki uçurumun derinliğini görmeden sürüş yapmak bir noktada rahatlık sağlıyor.

Ve birkaç saat içinde Derebaşı Virajları’na ulaşıyorum. D915’in dünyada tanınmasını ve tehlikeli bir rota olarak nam salmasını sağlayan bu bölümün başlangıcında bir kulübe, ismi Turgut’un Yeri. Kendisine adını sormasam da Turgut olduğunu tahmin ettiğim kişi geriden el sallıyor. Kulübenin yanında durup selam veriyorum.

“Tek başına mısın?” diye soruyor.

“Evet,” diyorum.

“Burayı tek başına geçen çoktur ama grup halinde geçen daha çoktur,” diyor gülümseyerek.

Sonra kendisinden virajların zeminiyle ilgili rahatlatan açıklamalar dinliyorum.

“Burada zemin çamur olmaz. Ama küçük kayalar sivri olur, lastiklere dikkat et.”

BMW iX3’ün tamamen elektrikli olduğunu paylaştığımda ise nazik bir teklif duyuyorum.

“Bende büyük jeneratör var. İstersen bir kablo çekeyim.”

Bir çayın yeterli olacağını söyleyerek Turgut’la biraz daha zaman geçiriyor ve yola devam ediyorum. Kalan menzil Bayburt’a ulaşmama yetecektir.

Derebaşı Virajları’nı geçerken yolun muhtemel tehlikeleri tamamen aşağıda, deniz seviyesinde kalmış gibi hissediyorum. Bir yanı taştan, diğer yanı pamuktan daracık, tırmanan bir koridor. Sürüşüm ihtiyatlı, otomobil sessiz, sanki bir vahşi hayvanı uyandırmamak kaygısıyla parmak uçlarında adımlıyoruz. Yine de bunun ürkütücü bir deneyim olduğunu söyleyemem. Hatta tarihimizin kıymetli bir parçasını orijinal haliyle görme fırsatını kaçırmamış olduğum için memnun ve neşeli hissediyorum. Nihayet zirveye doğru Demirkapı görünüyor, durup birkaç kare fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyorum. Sonra Derebaşı Virajları aynalarda kayboluyor ve 2330 metredeki Soğanlı Geçidi üzerinden Bayburt’a alçalmaya başlıyorum.

Bu alçalış açık görüşlü ve iyi zeminli kıvrım kıvrım virajlarıyla hem sürüş keyfine hem de iX3’ün menziline katkı sağlıyor. Zira tırmanışta normalden çok daha fazla enerji harcamış olsam da iki bin metrenin üzerinden başlayan alçalışı neredeyse hiç fren yapmadan Bayburt’a kadar sürdürdüğüm için bataryalar hayli besleniyor. Nitekim Bayburt’a ulaştığımda şehrin tek şarj istasyonunda otomobilden ayrılıyor ve merkezdeki ünlü lokantalardan birisinde uzun bir yemek ve not alma molası veriyorum.

BMW iX3’ün elektronlarla, benimse döner ve mantıyla beslendiğim iki saatin ardından yolculuğumun son durağı Samsun’a doğru yola çıkıyor ve böylece D915’ten ayrılıyorum. Gece sürüşü boyunca kendimi sık sık aynı şeyi sorgularken buluyorum: D915 alanındaki saygın kaynaklardan birine göre dünyanın en tehlikeli yolu. Peki neden tehlikeli bir görevi tamamlamış gibi hissetmiyorum? Bulutlar tüm uçurumları doldurduğu için mi? Yoksa tüm dikkatimi sürüşe verdiğimden tehlikeleri fark edemedim mi? Dahası yolun geçmişindeki ölümlü kaza sayısı BMW 4 Serisi Coupé ile geçtiğim ve hayli tehlikeli bulduğum Cide-İnebolu rotasıyla kıyaslanmayacak kadar düşük kalıyor. O halde nedir bu namın sebebi? Tekrar mı geçsem?

Ve gece sürüşünün sonlarına doğru bir kahve molası vererek son notlarımı alıyorum;

D915’in Derebaşı Virajları bölümü günümüzde dünyanın en tehlikeli yollarından birisi sayılıyor. Ben bu yolun tehlikeli olduğunu hissetmedim. Bölgenin doğasındaki azamet, daracık parkurdaki keskin kayalar, sis ve sonu gelmez yağmur bu rotadaki sürüşleri elbette ciddi ve zorlayıcı kılıyor. Ancak bugün ulaşım amacıyla kullanılmayan, dolayısıyla trafiksiz ve gözlerinizi sonuna kadar açarak çok düşük süratle geçtiğiniz bir yoldan söz ediyorum. Ben burada ciddi bir tehlike göremiyorum. Tehlike görmek isterseniz sizi güzel Karadeniz’le buluşturmak için en küçük bir hatanızı kollayan Cide-İnebolu rotasını geçebilirsiniz. Zira Derebaşı Virajları elinde yeşilliğiyle sevimli bir pandayı hatırlatıyor. Büyük olmasına büyük, ağır olmasına ağır, vahşi olmasına vahşi. Neslinin tehlike altında olduğu da bir gerçek. Ancak saygı ve akıl sınırlarında kaldığınız müddetçe bu sevimli pandadan size bir zarar gelmeyecektir.

Yola çıkın, hissedin ve namı tehlikeli olan bu parkurun gömüldüğü sessizliği kırmadan, sakince dağın öteki tarafına geçerek Bayburt’taki dönere ulaşın.

*

SON

1 replies »

  1. E39 5.30 hakkında yorumlarını bekliyorum üstadım. En sevdiğim otomobil yorumcususun Seviliyorsun 😇

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

INSTAGRAM

Fakat… Manuel şanzımanın geleneksel ve modası geçmeyen zevki, yalnızca sürüş yapmak için yolda olduğumuz nadir zamanları neşelendiriyor.
Spor otomobilinizi kaç pedallı tercih ederdiniz?
BMW’nin ülkemize özel hazırlayıp BMW Individual kataloğuna dahil ettiği Borusan Turkish Blue (P9E) renkli ve manuel şanzımanlı M4 ile bir süredir beraberim. Türkiye’deki üç pedallı tek örnek, sorusu olan? @bmwturkiye @bmwm @bomotorsport
Manuel şanzımanlı #BMW #M4 (ülkemizdeki tek örneği) ile yağmur altındaki kuzey ormanlarında… Doğrusu, sabah sürüşleri nadiren bu kadar iyi olur! Bir sonraki videoda otomobilin çok özel renginden söz edeceğim. @bmwm @bmwturkiye @bomotorsport
Yeni MINI Countryman’in üçüncü nesli Türkiye’de. #mini #countryman
BMW 5 Serisi’nin sekiz nesli bir arada. Favoriniz hangisi ve niçin?
Hızlıca E34 M5 Touring: BMW M’in ilk steyşını. Performance Estate’in öncüsü. 1992’de bu gövde tipinin en hızlısı. Ondan nadiri neredeyse yok (456 adetle BMW M1). Ve belki de en önemlisi, elde üretilen son BMW M otomobili. Seviyorum.
Rafine otomobil nedir? Kullandığınız en rafine otomobil hangisiydi?
Birçok açıdan, sonraki M5’in habercisi: BMW i5 M60. #bmw
“Satın almanın ve satmanın gerçekliği çoğu zaman göründüğü gibi olmayabilir. Dahası, satış danışmanı, satın almada ve satmada güçlü biçimde rol oynayan psikolojik ve duygusal faktörleri göz ardı etme eğilimi taşır. Satış yapmanın bu daha az elle tutulur yanlarını gözlemlemekte başarısız olursa, bir satış danışmanı, nedenini anlamaksızın satış kaybedebilir.” diyerek başlamıştım.
BMW i5 M60 xDrive‘ın becerilerinden bir tanesi. #bmw #i5
Otomobil.

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.