“Farları açılıp kapanandan mı?” diye sorarken, yüreğim yerden kesilmiş ralli otomobilinde gibiydi. “Başka bir şey bilmiyorum” dedi annem. Mazda kelimesi o yıllarda gözümde sadece 323’ü canlandırırdı ve babamın eve bir Mazda’yla döneceğini öğrenmiştim. Açılıp kapanan farlar… Yaylar ağır küfürler edene dek sevinçle zıpladım koltukların üzerinde. Sevincim içime sığmaz olduğunda sokağa fırladım ve aklımdan geçenleri tavşan görmüş avcı heyecanıyla tüm mahalle arkadaşlarıma anlattım. Yarıçapı büyüyen gözler görüyordum; açılıp kapanan gözler…
Güneş pılını pırtını toplamaya hazırlanırken, daha da artan heyecanımla yıllar sonra ‘gariban Porsche’si’ lakabını takacağım ve ancak bir dolmuş şoförü kadar seveceğim o otomobili bekliyordum. Eve dönüşün simgesi akşam ezanı okunduktan sonra tüm çocuklar dağıldı. Bense zağar gibi dolanıyor; babamı beklemekte en ufak bir kararsızlık duymuyordum.
Bir çift far sokağı aydınlattığında, düşlediğim ve gördüğüm şeyler arasına bir Mazda sığabileceğini fark ettim. Bu bir 323 değildi… Modelini bilmediğim bu şeyin çekik gözleri ve uzun bir burnu vardı. Babam onu park ederken, arkasında 626 yazdığını gördüm fakat 626>323 bile mutlu etmedi beni. Sevmemiştim onu. Ayrıca çocuklar evlerine dağıldıkları için de kendimi şanslı sayıyordum; tüm bu hayal kırıklığını artırmaya hiç lüzum yoktu.
Babam anahtarı uzattı ve kapıları hangi tuşlarla kilitleyip açabileceğimi gösterdikten sonra beni otomobille baş başa bıraktı. İçine girdim; ilk çekingenliğimi attıktan sonra her yanını kurcalamaya başladım. Gördüğüm en güzel koltuklar; kumaşı yumuşacık… Bu orta konsol da bi’ garipmiş; tuş sağdayken geniş, soldayken dar bir göze açılıyor. Büşra’ya şaka yapabilirim bununla. Tüm camları da otomatikmiş…
İncelemelerim bittikten sonra otomobili terk ettim ve kapıyı kilitledim. Kontrol etmeyi ihmal edemezdim. Kapı kolunu kaldırdım, bir şey olmadı… Görev tamamdır! Ertesi sabah, açık bıraktığım iç aydınlatma ışığı yüzünden babamın işe minibüsle gideceğinden habersiz, ikide bir yeni otomobilimize dönerek onu sokakta yalnız bıraktım. Açılıp kapanan farları çoktan unutmuştum çünkü elimdeki anahtar, dünyanın en güzel otomobilinin kapılarını açıyordu.
Ve o gün başlayan Mazda hikayem, geçen yıla kadar üç tane -iki sedan, bir hatchback- Mk3 ve bir tane Mk4 626 ile devam etti. En çok özlediğimse dokuz yıl boyunca bizimle olan ’94 626’mız..
Çok güzel bir hikaye zevkle okudum